BERGAMALI KADRİ EFENDİ´NİN HAYATI
Bergamalı Kadri, 16. yüzyılda yaşamış, gençlik döneminde İstanbul´a gelmiştir. Bildiğimiz yegâne eseri Türkçe dilbilgisi kitabı olan Müyessiretü’l-Ulûm’u Kanunî Sultan Süleyman’ın ünlü sadrazamı Pargalı İbrahim Paşa´ya sunmuştur. Bunun dışında ne hayatını biliyoruz, ne başka eserlerini.
"Maksud eserse mısra-i berceste kâfi" (Eğer amaç dünyada eser bırakmak, bir hüner sergilemek ise, güzel bir mısra bile yeterlidir.) demiş hikmet sahibi biri.
Diyor ki Bergamalı Kadri Efendi: “Ben, herkesin at oynattığı bir meydanda sürmek istemedim atımı. Öyle bir meydana saldım ki dizginlerini, o meydanda evvelce kimse at sürmemişti." Onun atını sürdüğü alan Türkiye Türkçesinin dil bilgisi alanıydı ve gerçekten de ilk defa o, bu meydanda eser vermişti. Ne yazık ki, meydan ondan sonra da asırlarca boş kaldı.
"Eğer kendi toplumunun dilini kaideleriyle bilirse bir insan, başka dilleri de kolayca öğrenebilir. Kendi dilinin kaidelerini öğrenen öğrenciler ilimde de başarılı olurlar" diyor. Dil başarısının okul başarısındaki rolünü biliyor. Zaten eserinin ismi de "ilimlerin kolaylaştırıcısı" anlamında verdi.
XIV. yüzyılda Âşık Paşa Türkçe´nin kurallarının tespit olunmayışından, yani bir dilbilgisi olmadığından yakınıyordu:
“Kamu dilde varıdı zabt-ı usûl
Bunlara düşmüş idi cümle ukûl
Türk diline kimsene bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmezdi bu dilleri
İnce yolu, o ulu menzilleri”
Aşık Paşa´dan iki yüz yıl sonra yaşayan Bergamalı Kadri işte bu işe soyunmuştu. Türkiye Türkçesinin ilk dil bilgisini yazarken, yani bu kimsesiz ve kurak bozkırda at sürerken muhakkak ki, en büyük desteği ana dili sevgisi olmuştur. Eserinin bir yerinde “Görülsün ki Türk dilinde ne kadar fesahat, belâgat vardır ki ekin ekecek yer anlamını kısaca ekinlik demekle sağlarlar.” Bergamalı Kadri Efendi, kuru bir dil bilgisi yazıp bırakmamış, bir gazel üzerinde bu bilgilerin uygulamasını da göstermiştir.
Eserini sunduğu Makbul iken maktul İbrahim Paşa´nın onu ne derece takdir ettiğini elbette bilemiyoruz. Ama Türkçeyi sevenlerin onu daima hatırlamaları bir vefa borcudur.
MÜYESSİRETÜ’L-ULÛM
(Bilimlerin Kolaylaştırıcısı)
İLK TÜRKÇE GRAMER
XVI. yüzyıl ortalarına doğru Batı Türk diline ve Türk gramerine dair Bergamalı Kadri isminde bir lisan âlimi tarafından kaleme alınmıştır. Eser 1527 (Hicri-933) de dönemin Vezir-i Azam-ı Pargalı İbrahim Paşa´ya takdim edilmiştir. Müyessiretü´l-Ulum ismindeki eser Türk dilinin gramer kuralları bakımından pek mühim olup Türk Dil Kurumu tarafından 1946 senesinde yayınlanmıştır.
Dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçenin tarih içerisinde yaşadığı en önemli sorunlarından biri Türkçe gramer kitaplarının düzenli olarak yazılmamış olmasıdır. Yazılanların çoğu ise Arapça veya Farsçadır. Büyük Türk dilcisi Kâşgarlı Mahmud’un yazdığı Kitâb-ü Cevâhiri’n-Nahvi fi Lûgati’t-Türk adlı kitabı ise kayıptır.
Maktûl İbrâhîm Paşa’ya sunulmuş olan eserin bir önemli noktası da yazım dilinin Türkçe olmasıdır. Zira o dönemlerde Türkçe’yi konu alan birçok eser, genellikle Arapça konuşanlara Türkçe’yi tanıtmak için yazıldığından, Türkçe yerine Arapça olarak kaleme alınmıştır. Eserin dili aynı zamanda fazlasıyla açık ve rahat anlaşılabilir bir Türkçe’dir ki bu eseri halk tarafından kolayca anlaşılabilir kılmıştır.
Giriş bölümünün yanı sıra iki bölüm daha barındıran eserin giriş bölümünde yazar bu konuda bir eser kaleme almasının nedeni olarak daha önce bu konuda fazla eserin kaleme alınmamış olmasını gösterir. Eserin birinci bölümünde bir dil öğesi olarak Hayâlî’nin bir gazeli üstünde gramer kuralları gösterilir ve gazel gramer açısından incelemeye tabii tutulur. Böylece eser içinde işlenmiş olan gramer kuralları, edebi bir metin üstünde de incelenmiş olur.
Müyessiret’ül Ulum hakkında kaynak kitaplar: