T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İZMİR / BERGAMA - 14 Eylül İlkokulu

Atatürk´ün Bergama´ya Gelişi

Nisan 1934´ te Atatürk, İzmir ve yöresini kapsayan bir haftalık geziye çıkmıştır. Bu nedenle 9 Nisanda İzmir´e gelmiş, önce Selçuk ve Kuşadası’nı gezmiş, daha sonra da Bergama, Dikili, Ayvalık, Edremit üzerinden Çanakkale´yi ziyaret etmeyi planlamıştı.

Gezinin Amacı:

1- İtalya´da faşizm düzeni kuran Benito Mussolini, saldırgan bir tavır takınmış, Akdeniz’i bir Roma gölü yapacağını söyleyerek bizi de içine alan tehdit oluşturmaya başlamış ve böylece II. Dünya Savaşının ilk kıvılcımlarını yaymıştır. Atatürk daha 1934 yılında ikinci genel savaşın belirtilerini sezmiş ve bunu konuşmalarında açık açık vurgulamıştır. Oysa "yurtta barış, dünyada barış" diyebilen tek devlet adamıdır. Hatta bu doğrultuda 9 Şubat 1934´te Balkan Antantı imzalanması için Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ile anlaşmıştır. Bu güvenlik ve işbirliği antlaşmasının amacı İtalya’nın saldırganlığıdır. Fakat barışçı amaçlı, savunma işbirlikçi, güvenlik kuşağı oluşturucu niteliktedir. Birlikte imzalanması da caydırıcı özellik yansıtmaktadır. Şimdi bu nedenle Atatürk, Ege sahillerini gezmekte, yer yer askeri denetimler yapmakta ve böylece Türk ulusunun pasifize görülmemesini, kararlı, dirençli, inançlı, güçlü ve birlik içinde dinamizmini gören gözlere bir kez daha göstermek istemektedir. 2- Bu gezinin başka bir amacı da Atatürk´ün halkıyla kucaklaşması, ülkenin durumunu ve yaptığı devrimlerin yerleşme oranını izlemekle ilgilidir. 36 Osmanlı padişahından sadece II. Mahmut yurt gezisine çakmış ve halkını, ülkesini tanımak gereğini duymuştur. Atatürk ise ulusal egemenliği yani halk idaresini kurduğu için halka gitmek, mesaj almak ve vermek durumundaydı. Halkın isteklerini, beklentilerini topluyordu ama daha da ötesi nelere layık olduğu hesabını yapıyor, çağ değiştiren yenilikleri benimsetmeye, düzeylerini yükseltmeye çabalıyordu. Kısacası bu soylu ve fakat yoksul ulus, ezilmiş ve istemlerini bile dile getirmekten aciz bırakılmış halk uyandırılmalı, uyuşukluktan kurtulmalı, kadercilikten sıyrılmalı, cahillikten arınmalı, üretken ve mutlu olmalıydı. Zincirleme devrim halkaları acaba algılanıyor mu, aksıyor mu, aksatılıyor mu, savsaklanıyor mu? gözlemek istiyordu. Koca Gazi, Trablusgarp, Çanakkale, Kafkas, Filistin savaşlarının önderi, Kurtuluş Savaşının lideri, Cumhuriyetin kurucusu, karizmatik adam, efsane kişi işte Bergama´ya geliyordu. İki ay önce Bergama´ da Halkevi açılmıştı. Halkevleri, Kemalizm’in odak noktalarıydı. Atatürk, bu kurumu kutsayacak, gönüllere ateş koyup gidecekti. Bergama çok krallar görmüştü ama ilk kez bir cumhurbaşkanı ile karşılaşacaktı. Bergama´da 1933´te ortaokul açılmıştı ve müze açılması düşünülüyordu. Bunlarla bile Atatürk ilgileniyordu. Her yerde olduğu gibi Bergama´ da kabuk değiştiriyordu.

Bergama’ ya Girişi:

İzmir Garajı ötesinde halk toplanmış bekliyordu. Atatürk, üstü açık bir araba ile saat 11.00 sıralarında geldi. Yanında Kurtuluş Savaşında süvari komutanı olan General Fahrettin Altay, Ordu müfettişi İzzettin Paşa, İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa ve İzmir CHP İl Başkanı Hacim Muhittin (Çarıklı) bulunuyordu. Bergama Lisesi’nin  o zaman ana bina ortaokul olarak hizmete açılmıştı, önünden Stadyumun olduğu taraflar bomboştu, tarlalar, bağlar vardı. Yol boyu, tepeler, bayırlar insan kalabalığından geçilmiyordu. Atatürk gelince coşku artıyor, dalgalanma oluyor, fakat hayranlık ve meraktan ötürü sessizlik artıyor, öylece seyrediyorlardı. Atatürk, eski İzmir garajının yakınında askeri kuvvetlerin bulunduğu eğitim alanına gitti. Burada Atatürk’ü askeri törenle karşıladılar.

Askeri Denetim Yaptı: Eğitim alanında piyade, süvari ve topçu kuvvetleri tam donanımlı ve sefere hazır durumdaydı. Atatürk aralarında gezindi, denetledi ve bazı sorular sordu. Denetleme bittikten sonra, askerin durum ve tutumunu değerlendirdi. Bazı küçük dereceli subayları onurlandırdı, bazılarının adlarını aldı.

Askeri Tatbikat Yaptırdı :

Denetim bittikten sonra Atatürk oradaki bir taşın üstüne çıkıp (Akif Ersezgin Anadolu Lisesi bahçesindeki Atatürk anıtının altlığı) asker ve subaylara şöyle komut verdi: "Karşı tepenin ardında (Dikili Sultan Bayırını göstermiştir) düşman olduğu haberi gelmiştir. Herkes görev başına, düşman yok edilecektir". Bu komut üzerine ortalık toz dumana karıştı, top başı yapıldı, yürüyüş kolları ve atlılar harekete geçtiler. Askerin durum alışını beğenen Atatürk, sonucu daha sonra öğrenmek üzere alandan ayrıldı. Son derece memnundu.

Halkla Birlikte İleri:

Atatürk, arabasına binip, şimdi yıkılan Cumhuriyet Alanındaki Halkevine gelebilirdi. Fakat bunu yapmadı. Halkın arasına karışmak istiyor, onlarla göz göze gelmek, selamlaşmak, yol boyu konuşmak amacını güdüyordu. İlerledikçe park ve müzenin olduğu yamaçlarda gençler, kadınlar, öğrenciler büyük bir merakla onu izliyorlardı. Atatürk, önlerinden geçtikten sonra da peşine takılıyor, onu izliyorlardı. Hükümet binasının önünden, meydana vardığında kalabalık arttı. Orta boylu bir insan olmasına karşın, yanındaki iri ve uzun paşalardan daha çok dikkati çekiyordu. Çok etkileyiciydi, ilk anda o göze çarpıyordu. Üzerinde gri golf giysiler, elinde bir bastonla ilginç bir görünüm veriyordu.

Atatürk Kızıyor :

Yol boyunca ve karşılama sırasında erkekler, gençler, öğrenciler ve başı açık kadınlar, güzel giyimli kızlar dikkat çekmektedirler. Ancak Halkevine yaklaşırken ve hatta Asklepion’a gidilirken asıl kalabalıktan ayrı, sokak başlarında kümelenmiş kadınlar Atatürk´ün gözünden kaçmadı. Bu kadınlar çarşaflı, peçeli görünümdeydi. Elbette Atatürk´ü görmeye gelmişlerdi, fakat bekçiler engellemek istiyorlardı. Çünkü bu kıyafetleri ile Atatürk’ün görmesinden çekiniyorlardı. Parti yöneticileri böyle önlem aldırmış, gözden ırak tutulmalarını düşünmüşlerdi. Ne var ki Atatürk onları gördü, hem de kadınların itelenip kovalanmak istendiğini fark etti. Kızgınlıkla yanındakilere dönerek: “Halkımı benden uzak tutmayın, niçin böyle davranıyorlar" diye sordu, güvenlik için diye uydurma yanıtlar alınca, kıyafet devrimine uymadıkları söylenmeyince, Atatürk gibi birisi derhal anladı ve -halkın bunda kusuru yok, yetkililer görevini ihmal etmiş- diye sert biçimde çıkıştı. Oysa Atatürk, yurt gezilerine yanında Afet İnan gibi öğretim üyeleri ile çıkarak halka mesaj veriyordu. Zorlamadan, kanun emri yapmadan özendirmek istiyordu. Ona bir yabancı gazeteci sormuştu: -Kadınların yasa, buyruk, baskı olmaksızın yüzlerini açmaları nasıl başarılmıştır? diye ve Atatürk espri, zeka, yöntem dolu şu yanıtı vermişti: -Evet, hiçbir zorlama, kanun yaptırımı uygulamadık. Biz sadece güzel bayanlar yüzlerini açabilirler dedik, hepsi açtı, demiştir.

Halkevinde Öğle Yemeği:

Halkevine giren Atatürk, elini yüzünü yıkayıp, biraz dinlendikten sonra Konferans salonunda bir masaya oturdu. Konuklar ve Bergamalılar çepeçevre masalara dizildiler. Etli güveç, pilav ve yoğurt getirdiler. Atatürk özellikle yoğurdu çok beğendi ve bir tabak daha isterken "-İşte Türkün halis gıdası, bizim halkımızın sağlıklı, zeki ve çevik olmasında bu ata gıdasının yeri büyüktür" diyordu.

Gençlerle Söyleşi:

Halkevine, Atatürk’ ün yanına girenler, önceden partiden yaka kartı alabilmiş kimselerdi. Bu kişiler, Atatürk’ ü yakından görebilen, O’nunla konuşabilen ve O´na hizmet edebilen mutlu kişiler olmuşlardı. İşte bu mutluluğu tatmış bilge kişilerden biri de Mustafa Boyacı´dır. O zamanlar 18 yaşında olan Mustafa Boyacı izlenimlerini şöyle anlatıyor : "Bir ara Atatürk, parti bayrağındaki altı ok’un anlamını sordu. Etrafındaki gençler arasında bulunan Belediye Başkanı Nazif Bey´in oğlu Vehbi (Özçelik) atıldı: -Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik, İnkılapçılık diye saydı ve ne anlam taşıdıklarını söyleyince Atatürk çok memnun oldu. Bunun üzerine altı ok´un en uzun olanı hangi ilkeyi gösterir diye daha ilginç bir soru sordu ve yine Vehbi, laiklik diye hemen yanıtladı. Atatürk coşku içinde, laikliğin ne denli önemlilik taşıdığını gençlere anlattı".

Atatürk Asklepoion´ da (Ayvazali) :

Halkevinden ayrılırken, gençlerin bilgili ve çalışkan olmalarını görmekten övünç duyduğunu söyleyip Asklepion´ u ziyaret için hareket edildi. Halk arasında Ayvazali denilen ilkçağ sağlık yurduna gidilirken yine yol boyu kalabalıklarla karşılaşıldı. Atatürk, üstü açık arabadan halkı selamlıyordu. Çarşaflı kadınlara müdahale edilmesini yine önledi. Atatürk´e güvenlik sağlamak için kalabalığı gerilettiklerini söylediklerinde: "Benim halktan çekincem yok, böyle davranmayın” dediği duyuldu. Antik yerleri gezerken Osman Bayatlı ve Alman Arkeologlar açıklama yapıyorlardı. Eski Yunan ve Roma uygarlığı üzerine hayranlık derecesine varan anlatımlar yapıldıkça Atatürk sıkılmaya başladı ve bir ara: "Biraz daha kazarsanız, Türkün çarığı çıkar" diyerek yabancı hayranlığı yerine, Türk kültürüne ağırlık vermek gerektiğini çok güzel bir biçimde dile getirdi. Üstelik 1934 yılı, Türk Dil Kurumu’nun en etkili olduğu yıllardı, öz-kültüre, Türkçe’ye ve yazımına yılların gölgelemesinden sonra yoğun olarak döndüğümüz yılları yaşıyorduk. Herkesin Öz-Türkçe soyadı aldığı 1934´teydik. Osman Bayatlı, Asklepion tiyatrosunda beraberindekiler ve arkeologlarla bildiğimiz fotoğrafını çekti. Bu fotoğrafta Atatürk’ün yanında Fahrettin Altay, Kazım Dirik, Hacim Muhittin Çarıklı, İzzettin Paşa, Alman arkeologları Hanson, Deubner, Ziegenaus görülmektedir.

Atatürk’ün Ayrılışı :

Atatürk gelecek diye tüm Bergama çarşı ve sokakları süslenmiş, bayraklarla donatılmıştı. Ancak gezi programı yoğun olduğundan acele ediliyordu. Asklepion dönüşü hala dağılmayan kalabalığa "Allahaısmarladık, Allahaısmarladık" diye el sallayıp vedalaştı. Bergama’dan ayrılan Atatürk-Dikili-Ayvalık yönünde gezisini sürdürecekti.

İzlenimler ve Yankılar :

Atatürk’ümüzün Bergama’ya gelişleri, şehrimizde büyük izler bırakmıştır. Ebedi Şefin sözleri, tutum ve davranışları dikkatle izlenmiş ve bize vermek istediği mesaj ve uyarı incelikle algılanmıştır. Bu konuda ilk tavır Bergama Halkevi’nde Mayıs 1934’te kadınların yaptıkları toplantı ile ortaya çıkmıştır. Bu toplantıda bayanlar çarşaf ve peçe gibi Arap kölelerinin giydiği çağdışı kıyafetlerden arınarak kılık-kıyafetlerine çeki-düzen vermişlerdir. Böylece 13 Nisan’ı Türk kadınının sosyal hayatta yerini alması düşüncesi için bir atılım günü kabul etmişler ve o gün Halkevinin önünde çarşaf ve peçeleri yığarak ateşe vermek biçiminde kutlamaya başlamışlardır. Bayan Nezihe başkanlığında, Şekibe İhsan, Sabriye Sabri, İsmet Abdülkadir, Müzeyyen Selim’den oluşan bu kurula, Bergamalı kadınlar içtenlikle destek vermişlerdir. Atatürk´ün cesaret ve coşku verdiği Halkevi yöneticileri de yoğun çalışmalara girmişler, sosyal etkinliklerini arttırmışlardır. Atatürk’ ün Bergama´yı ziyaret ettiği yıl Türk Dil Kurumu, dilde özleşme konusunda çok başarılı bir yörünge çizmiş, yine o yıl soyadı yasası çıkmış ve tüm ulusun soyadları Türkçe sözcüklerden oluşturulmuştur. Bu nedenle Bergama Halkevi, edebiyat, köycülük kolları Türkçe tarama çalışmaları yapmışlar, birçok terim, deyim, sözcük, atasözü ve deyişler derlemişlerdir. İzmir Postası, Yeni Türk Dili ve Halkın Sesi gibi basın organları bu konuda yazı yarışmaları açmışlardır. Bergama halkı, bu yarışmalara büyük ilgi göstermiştir. Ayrıca Bergama Halkevi temsil kolunun 10 kadın ve 42 erkekten oluşan ekibi “Çoban" ve "Özyurt" temsillerini hazırlamış, hatta Dikili ve Akhisar´a kadar turnelere çıkmıştır.

 

Kaynak: http://www.berksav.org/berksav&ataturkvebergama.asp

 

19-04-201919-04-201919-04-201919-04-2019

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 19.04.2019 - Güncelleme: 15.05.2024 10:45 - Görüntülenme: 1415
  Beğen | 1  kişi beğendi