15.yy ilk yarısında Hatip Mahmut isimli bir çiftçi tarlasını sürerken üç adet mermer küp bulur. İçleri altın dolu olan bu küplerin içinden örnekler alarak Bursa´da bulunan Osmanlı Sarayı´na götürür. II. Murat bunun üzerine veziriyle beraber Hatip Mahmut´u Bergama´ya yollar ve küplerden biri bulanın iki tanesinin devletin olduğunu belirtir. Hatip Mahmut´un altınları kabul etmemesi üzerine ağzı kırık ve üzeri işlemeli olan mermer küp Bergama´da bırakılır ve Hatip Mahmut´a paşa ünvanı verilerek ayrıca büyük miktarda toprak bağışlanır. Daha sonra oğullarının 1427 yılında açtıkları hamama taşınan küp 1837 yılında II. Mahmut tarafından Fransa kralı Louis-Philippe´ye armağan edilinceye kadar yaklaşık dört yüz yıl boyunca burada kalır. Küpün hikayesi o kadar popüler olur ve yayılır ki bu ara süreçte Bergama´ya gelen seyyahlar bu küpü satın almak için büyük miktarlarda para vermeyi teklif ederler. Bu tekliflerin reddedilmesiyle küp hamam ile daha da ünlenir ve yapı günümüze dek Küplü Hamam olarak anılır. Üzerinde 12 süvarinin işlendiği mermer küp Paris´e ulaştığı dönemden günümüze hala Louvre Müzesi´nde sergilenmektedir. Diğer iki küp ise III. Murat döneminde Ayasofya Cami´ne getirilmiş  ve bugün hala bu müzede sergilenmektedir.

Ana giriş kapısı Osman Bayatlı Caddesine açılan hamamın kadınlar için ayrı bir girişi arka cephesindedir. Tek eyvanlı ve üç halvetli olan binanın planı az rastlanan bir özellik göstermektedir. Her kubbesi farklı bir mimari süslemeye sahiptir ve zeminde ki mermer kaplamaları günümüze kadar sağlam kalmıştır. Kireç harç ve moloz taş kullanılarak inşa edilmiş olan yapının onarımı Bergama Belediyesi tarafından 2008 yılında tamamlanarak günümüzde hamam olarak kullanılmaya devam etmektedir.

Kaynaklar:

O. Bayatlı, "Küplü Hamam", "Hamamın Küpü", "Küpün Bulunuşu", II Bergama´da Yakın Tarih, 2016, s: 66-75