T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
İZMİR / BERGAMA - 14 Eylül İlkokulu

Zeus Sunağı Berlin´e Götürüldü

.

Eski zamanlar, fiziksel olarak güçsüz ama akıllı insanoğlunun doğa ile olan acımasız savaşının bir akışıdır. Bu güçsüzlük ve çevrede olanı anlama isteği insanları bilinçlerinde olağanüstü varlıklar yaratmaya ve onlara inanmaya yöneltti. Tapınaklar bu inançların barındığı, yaşadığı mekânlardı. Ve bu mekânlar hep güzel olsun, hep görkemli olsun istendi. Olağanüstü varlıklara olağanüstü yapılar yakıştırıldı. Zeus Sunağı bunların başlıcalarındandır. O, kutlu Bergama tepesinde binlerce yıl insanların acılarını dindirmeye, onlara güç vermeye hizmet etti. Binbir türlü doğal ve insansal yıkıma ve zamanla unutulmasına karşın varlığını çağımıza değin sürdürdü. Onu tekrar insanlığın dikkatine sunan Carl Human adlı bir Alman’dır. Carl Human bir yol mühendisiydi. 1865'lerde Anadolu’ya geldi. Bergama Dikili Karayolunun yapımında görevliydi. Taşa gereksinimi oldu, onu Bergama’ya gönderdiler. Bir zamanlar ikiyüzbin kişinin yaşadığı bu kentte elbette taş çoktu! Human, tarihi yapıların çokluğu karşısında şaşırdı. Bilgili bir insandı. Eski kitaplardan ve özellikle İncil’den Bergama’da büyük bir tapınağın olduğunu biliyordu. Sunağı, önce Bakırçay kıyısında Sindel köyü yakınlarında aradı. Sonra Akropolde Bizans duvarlarının arasında, üzerinde o inanılmaz güzellikteki kabartmaların yer aldığı mermer frizleri gördü. Heyecanlandı. Burda birşeyler vardı. Bergama’da bir ev kiraladı. 1865'den 1871 'e değin ne bulduysa, ne topladıysa gizlice Berlin'e gönderdi. Prusya Müzeler Müdürü Aleksander Conze tanıdığı bir kişi idi. Conze'nin önerisiyle 1871 yılında hiç kimseye bilgi vermeden, hiç bir resmi kuruluştan izin almadan Sunağın bulunduğu yerde kazılara başladı. Sunak yavaş yavaş; apak merdivenleriyle, narin sütünlarıyla, olağandışı kabartmalarıyla ortaya çıktı. O yıllar, dünyayı paylaşma kavgası yapan Avrupalı yeni zengin devletlerin yükseliş yıllarıydı. Sanayi devrimi ve kapitalizmin gelişmesi Avrupa'da toplumsal gelişmenin ve varsıllığın artmasını getirmişti. Görkemli günler yaşayan Avrupa kendine yeni kültürel kökler arıyordu. Kendi kültürlerini geçmişin parlak kültürlerine bağlama düşüncesiyle İngilizler, Fransızlar Almanlar Egenin ve Akdeniz’in kültürel varlıklarını yağmalıyor, kendi ülkelerine taşıyordu. Hatta bu yağmada aralarında müthiş bir yarış vardı. Bergama Sunağını alıp götürmek için British Museum Müdürü Newton ile Prusyalı Conze arasında süren sessiz çekişme bugün biliniyor. Ama ellerini çabuk tutan, Conze ve Human oldu. Human, kazı sırasında tuttuğu kazı günlüğünde; yaptığı kaçak kazıyı, bulduklarını Almanya'ya gizlice ve ivedilikle nasıl gönderdiğini ürkek ve korkulu bir dille ayan beyan anlatır. İri boynuzlu kara mandaların çektiği kağnılarla sunak Dikili'ye, deniz kıyısına taşındı. Gözü yaşlı Sunak savaş gemilerine yüklendi; büyük bir riskle, karanlık derin sularda kaybolma tehlikesi içinde,, fırtınalı denizleri aşarak hiç bilmediği, hiç tanımadığı topraklara indi. Zeus Sunağını toprağından koparan Human, yaptığı işin yasadışılığından korktu. 1878 yılında kazı izni almak için Osmanlı Devleti Yetkililerine başvurdu. Yeni kazı yapmak için II. Abdülhamit yönetimiyle şaibeli ve içeriğinin ne olduğu belirsiz anlaşmalar yaptı. Bugün Almanların, Zeus Sunağının kaçırılması ile ilgili olarak, "Sunağın Almanya'da bulunması yasaldır, elimizde izin var, belge var" deyip, bu belgeleri kimseye göstermemelerinin nedeni budur. Anlaşmaya göre, güya çıkan yapıtların üçte biri Sultana, üçte biri toprak sahibine, üçte biri kazı yapana, yani Almanlara verilecekti. Paylaşımda adaleti ise yansız bir kişi sağlayacaktı. Bu kişi, ne yazık ki, İzmir’deki Osmanlı Bankasının Müdürü Götingen'li bir Almandı. Değerli buluntuları Prusyalılara, değersiz taşları Osmanlılara bıraktı. Sunağı söküp götürdüğü yetmiyormuş gibi, Carl Human; elindeki altının değerini bilmeyen bir çocuğu şekerle kandırıp altını alan kurnazlar gibi, bu anlaşmanın gölgesine sığınarak, bugün Berlin Müzelerini dolduran birçok Bergamalı heykeli Prusya’ya götürdü. Bir kezin de, Human’ın kağnı kervanının uzunluğu Bergama’da büyük heyecan ve tedirginlik yarattı. Bergama ayağa kalktı. Halk kervanın önünü kesti. Sultana haber saldılar. Rivayete göre, İstanbul'dan gelen dili kuruyasıca sırmalı bir Paşa "altın değilmiş, taşmış bunlar" deyip geri döndü. Demek Bergamalılar 120 yıl önce taşlarına, topraklarına sahip çıkmışlar. Belgeler ışığında bugün anlaşılıyor ki denetimsiz çalışan Carl Human 13 yıl boyunca Bergamayı açıkça talan etti. Zeus Sunağını taş taş, sütun sütun Berline kaçırdı. Bugün, alındığı ileri sürülen iznin; Sunak için değil Sunak kaçırıldıktan sonraki dönem yapılan kazıları kapsadığı biliniyor. Yine bugün elde bulunan bazı belgelere göre ise Prusya Şansölyesi Sultâna tarihi taşların korumak için ödünç olarak verilmesine teşekkür ediyordu. Bergama’dan Berline parça parça sürgüne götürülen Zeus Sunağı orada yeniden kuruldu. İkibin yıl onurla Anadolu insanının acılarına ve sevinçlerine ortak olan Zeus Sunağı 120 yıldır kafese konmuş bir aslan gibi Berlin’de koca bir binada çilesini dolduruyor. Carl Human, bir Alman, bir yol mühendisi, Zeus Sunağını Bergama’da gün ışığına çıkaran bir adam. Onu Berlin’e götüren kişi. Bu insan, acaba bir kutlu kişi midir, yoksa bir lanetli kişi mi? Ama Carl Human bugün Bergama’dadır. Mezarı Zeus Sunağının Bergama’da bulunan temellerinin eteğindedir. Zeus Sunağı Berlin’dedir. Carl Human Bergama’dadır. Bu bir çelişki midir, yoksa Carl Human'ın ölümüyle, olması gereken yönünde verdiği bir işaret mi? Sefa TAŞKIN http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1255/14449.pdf

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 19.04.2019 - Güncelleme: 15.05.2024 10:46 - Görüntülenme: 904
  Beğen | 1  kişi beğendi